İçeriğe geç

Göz bozukluğu engel sayılır mı ?

Göz Bozukluğu Engel Sayılır mı? Toplumsal Normlar, Cinsiyet Rolleri ve Görmenin Sosyolojisi

Bir sosyolog olarak toplumsal yapıların bireyleri nasıl biçimlendirdiğini anlamaya çalışırken, küçük bir gözlük çerçevesinin bile ne kadar büyük anlamlar taşıyabildiğini fark ederim. Göz bozukluğu, tıbbi bir durumdan ibaret değildir; o aynı zamanda toplumun beden algısı, güzellik normları ve yeterlilik tanımları üzerinden şekillenen bir sosyal göstergedir. Bu nedenle “Göz bozukluğu engel sayılır mı?” sorusu yalnızca biyolojik değil, derin bir toplumsal tartışmadır.

Toplumsal Normlar ve “Normal”in İnşası

Toplum, bedensel farklılıkları belli sınırlar içinde “normal” veya “anormal” olarak sınıflandırma eğilimindedir. Bu sınıflandırma yalnızca tıp eliyle değil, kültürel pratikler ve gündelik ilişkiler aracılığıyla da yeniden üretilir. Gözlük takmak kimi zaman “entelektüel bir görünüm” olarak olumlanırken, kimi zaman da “kusurlu bir bedenin işareti” olarak damgalanır. Bu ikili algı, modern toplumun beden estetiği ve performans kültürü içindeki çelişkilerini yansıtır. Dolayısıyla, göz bozukluğu tıbben küçük bir farklılık olsa da toplumsal olarak büyük anlamlar taşır.

Toplumsal normlar, yalnızca görme kapasitesine değil, “nasıl görünmemiz gerektiğine” de karar verir. Gözlük modasının yükselişi, aslında engelin estetize edilmesiyle toplumsal kabule dahil edilmesidir. Ancak bu kabul, her birey için eşit işlemez; sınıfsal ve cinsiyet temelli farklılıklar burada belirleyici olur.

Cinsiyet Rolleri: Erkeklerin İşlevselliği, Kadınların Görünürlüğü

Toplumsal cinsiyet rolleri, göz bozukluğunu bile farklı anlam katmanlarına taşır. Erkekler için gözlük genellikle akıl, yetkinlik veya bilimsel otorite sembolü olarak görülür. Akademisyen, mühendis veya yönetici figürleri gözlüklü olduğunda bu bir işlevsel güven çağrıştırır. Erkekler, yapısal rollerine uygun biçimde bedensel farklılıklarını “araçsallaştırabilir”.

Oysa kadınlar için aynı nesne—gözlük—çoğu zaman görsel algının ve cinsiyetlendirilmiş estetik normların bir parçası hâline gelir. Medyada “gözlüklü kadın” figürü kimi zaman mesafeli, kimi zaman “çekiciliğini gizleyen” bir karakter olarak çizilir. Burada toplum, kadının gözlüğünü işlevinden çok ilişkisel bağlamda yorumlar: “Gözlük onu daha ciddi yapıyor” ya da “gözlüğünü çıkarınca güzelliği ortaya çıktı” gibi söylemler, kadın bedeninin sürekli gözetim altında tutulduğunu gösterir.

Bu karşıtlık, cinsiyetin görsel kültürdeki yerini açıklar. Erkek için araçsal olan nesne, kadın için ilişkisel bir değerlendirme ölçütüne dönüşür. Göz bozukluğu, bu açıdan yalnızca görme kusuru değil, toplumsal cinsiyet performansının bir parçasıdır.

Kültürel Pratikler ve Engellilik Algısı

Birçok kültürde “engel” kavramı, üretkenlik ve toplumsal katılım ölçütleriyle tanımlanır. Eğer bir birey görme bozukluğuna rağmen okula gider, çalışır, sosyal ilişkilerini sürdürebilirse, bu durum “engel” olarak görülmez. Ancak aynı bozukluk kırsal alanda, düşük gelirli bir çevrede ya da erişim araçlarının sınırlı olduğu bir toplumda çok daha belirleyici bir engel hâline gelebilir. Bu da bize engelliliğin mutlak değil, bağlamsal bir olgu olduğunu hatırlatır.

Örneğin gözlük almanın ekonomik bir yük olduğu toplumlarda, göz bozukluğu eğitime ve istihdama doğrudan etki eder. Bu durumda biyolojik bir farklılık, toplumsal eşitsizliğin bir göstergesine dönüşür. Oysa modern şehirlerde, optik endüstrisinin yaygınlaşmasıyla göz bozukluğu neredeyse görünmez bir hale gelmiştir. Dolayısıyla, engel dediğimiz şey aslında toplumun kaynak dağılımı, sağlık sistemleri ve kültürel değerleriyle birlikte inşa edilir.

Modernlik, Teknoloji ve “Kusursuz Görme” İdeali

Gözlük, kontakt lens ve lazer ameliyatları, modern toplumun “kusursuz beden” idealini destekler. İnsanlar artık yalnızca iyi görmek için değil, “normal görünmek” için de müdahale ister. Bu durum, engellilik kavramının giderek medikalize edilmesini ve bireyselleştirilmesini sağlar. Toplumsal bir olgu olan engellilik, tıbbi çözümlerle bireyin sorunuymuş gibi gösterilir. Bu da yapısal eşitsizlikleri görünmez kılar.

Göz bozukluğu, aslında toplumsal normların “kusursuzluk” tanımına sığmayan her farklılığa karşı nasıl bir baskı kurduğunu gösterir. Bu nedenle, göz bozukluğu yalnızca bir görme meselesi değil, aynı zamanda bir toplumsal kabul ve kimlik meselesidir.

Sonuç: Engel Kimin Tanımıyla Var?

Göz bozukluğu engel sayılır mı?” sorusu, bizi doğrudan şu soruya götürür: “Engel”i kim tanımlar? Eğer toplumsal normlar “normal görmeyi” bir zorunluluk olarak belirliyorsa, her sapma bir engel olarak algılanır. Ancak farklı bedenleri, farklı yetilerle birlikte düşünebilen bir toplumda, bu tür farklılıklar engel değil, çeşitliliktir. Sosyolojik olarak engellilik, bireyin bedeninden çok toplumun yapısında saklıdır.

Okuyucular, kendi deneyimlerini düşünmeli: Gözlük taktığınızda size nasıl davranıldı? Göz bozukluğu, işte, okulda ya da ilişkilerde ne tür anlamlara büründü? Belki de cevap, engelin bireyde değil, toplumun bakışında gizlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
grandoperabet girişbets10